Nietzsche zamanın bir çember olduğundan bahseder. Çembersel zamanı tekrar tekrar aynı hayatı yaşayarak deneyimleriz. Aynı kararları sonsuz kez verir, aynı hareketleri sonsuz kez eder. Aynı ömrümüzü sonsuz kez yaşarız. Buna Bengi Dönüş ismini verir ve bu yüzden yaptıklarımızı sonsuz kez yapacağımızdan yapacaklarımıza dikkat etmemizi temenni eder.
Bu ifade temelinde eksik içermektedir. Zaman
bence bir çemberden çok bir yaya benzer. Yan perspektiften bakıldığında yay
çemberdir. Fakat yayın bütünün gözüktüğü bir perspektifte başka bir döngüselik
gözümüze çarpar. Bu döngüsellik bizim aynı ömrü sonsuz kez yaşayışımızın
haricinde; aynı ömrün içinde de bir döngüye tabi olduğumuzu ifade eder.
Herhalde Tanrıyı bir yüzyıl önce öldürmemiş olsaydık halimize gülüyor olurdu.
Kavramların tekdüzeliği
bizi bu döngüye sıkıştırmıştır. İnsan icadı olan kavramlar özlerinde sınır
barındırırlar. Yapabileceklerimizin sınırını –bireyden bireye miktarı
değişmesine rağmen- belirleyen şey
kavramlardır.
Döngüsünün tabitatı
birbirine benzeyen insanlar birbirlerine sürekli aynı şeyleri yaşatırlar.
Bireysel olarak da sosyal olarak da bu döngüye tabiiyizdir.
Zaman hakkındaki bu
tutum Nietzsche’nin kaderini sev fikri ile, kendini gerçekleştir öğüdü arasında
bir köprü de oluşturur.
Aynı ömür içindeki döngünün
tabıtanı belirleyen bir diğer şey benim “ilksel nedenler” adını verdiğim
olgudur. İlksel nedenlerimiz bizim yapımında birincil rol oynamadığımız ama
hayatımızda birincil rol oynayan şeylerdir. Bunlar genetiğimiz, ailemizin bizi
yetiştiriş şekli, onların ailesinin onları yetiştiriş şekli ve ailenin tüm
kalıplaşmış sosyal öğretileridir. Avcumuzda tuttuğumuz şeyler intibasını
verseler de asıl avuçta tutulan bizizdir. Doğduğumuz andan beri ne
ola-bil-eceğimizi belirleyen şeyler, döngümüzün yönünü belirleyen şeyler ilksel
nedenlerimizdir.
Nietzsche kendini
gerçekleştir ve çabala ifadesinin yanında kaderini sev öğüdünde bulunmuşunda
haklıdır çünkü ilksel nedenleri üst insana meyilli olmayan biri bu hayatı
yaşamaya mecburdur, üst insan olmaya meyli olanlar ise üst insan olabilmek için
bunları kabullenmek zorundadır zaten. Örneğin Raskolnikov zekasıyla üst insan
olmaya namzetse de taşıdığı ailevi izler onu üst insan olmaktan alıkoymuştur.
Eyleminin ardından kendini acı çekmediğine ikna etmeye çalışması onda vicdanın
varlığına işarettir. Bir üst insan için yalnızca eylemin nedenleri ve
getirileri mühimken Raskolnikov nedenlerin gerekliliğinde boğulmuştur.

0 Yorumlar