H. NİHAL ATSIZ’IN YAŞAMI, EDEBİ GELENEĞİ ve ‘’RUH ADAM’’ ROMANI ÜZERİNE İNCELEME
YAŞAMI
Asker kökenli bir
aileden gelen Nihal Atsız, ilkokul yıllarını Kadıköy’de okuyarak geçirmiş ve
1922 yılında Askeri Tıbbiye okuluna yazılmıştır. Bu yıllarda Türkçülük akımının
etkisi altında kalmıştır. Bazı hareketleri yüzünden 1925 yılından okuldan
atılmış ve öğretmenlik yapmaya başlamıştır ancak bu devrede öğretmenlik
kariyeri kısa sürmüştür.
1926 yılında İstanbul Üniversitesi’nde
Edebiyat Fakültesine kayıt yaptırmış ancak kısa süre sonra askerliğe
çağrılmıştır. Arkadaşı Ahmed Naci ile birlikte Türkiyat Mecmuası’nda yazdığı
yazılar ile Mehmet Fuad Köprülü’ nün dikkatini çekmiş ve Köprülü’nün girişim
ile 1931 yılında asistan olarak görevine başlamıştır. Üniversite yıllarında;
Nihat Sami Banarlı, Orhan Şaik Gökyay ve Pertev Naili Boratav gibi yazarlarla
iletişimde bulunmuştur.
1931 ve 1932 yılları arasında Atsız Mecmua’yı çıkarmaya başlamış ve
bu dönemlerde Zeki Velidi Togan, M. Fuad Köprülü ve Abdülkadir İnan ile
çalışmıştır. Yine aynı yıl içinde Dr. Reşid Galib ile ters düşmüş ve
asistanlığını kaybedip memuriyet hayatına başlamıştır. Edirne Lisesi’nde
öğretmenlik yaptığı dönemlerde Atsız Mecmua’nın devamı niteliğinde Orhun
Dergisi’ni yayınlamaya başlamış ve Türk Tarih Kurumu tarafından bastırılan
tarih kitaplarına yönelik sert eleştiriler sebebiyle 1934 yılında memuriyetini
kaybetmiştir.
1944 yılına kadar
çeşitli devlet ve özel kurumlarda memuriyetine devam eden Atsız, yine bu
dönemlerde II. Dünya Savaşı’nın sebep olduğu siyasi ve ideolojik tartışmalara
katılmış ve dönemin Başbakanı Şükrü Saraçoğlu ile Dönemin Milli Eğitim Bakanı
Hasan Ali Yücel hakkında sert eleştirilerde bulunmuştur. Yazdığı mektuplar
nedeniyle memuriyetini kaybetmiş ve yine aynı yıl içerisinde Irkçılık-
Turancılık Davası’ndan yargılanmaya tabi tutulmuştur. 19 Mayıs 1944 yılında
İsmet İnönü Paşa’nın verdiği nutuktan sonra hapis cezası yatmıştır. 1975
yılında kadar çeşitli memuriyetlerde ve oluşumlarda bulunan Atsız, ölümüne
kadar yargılanmıştır.
Kendisine yöneltilen
suçlamalara cevaben siyasi görüşünü ‘’
Hakkımda türlü türlü sözler söyleyen insanlara ve hakiki fikrimi soranlara şunu
söylemek isterim ki ben ne faşistim, ne demokratım. Ben, yabancı kaynaklı
hiçbir fikri benimsemeye tenezzül etmeyecek kadar millî şuur ve gurura malik
bir Türk’üm. Siyasi, içtimai mezhebim Türkçülüktür.’’ diyerek açıklamıştır.
Eserlerinde ‘’Sanat
sanat içindir felsefesi, fildişi kulesine saklanan, halkın dertlerinden kaçan
aydınların bahanesidir’’(1) diyerek eserlerini toplumun yararına kullanmayı
amaçlamıştır. Gerçekçi bir anlatım yakalamaya çalışırken aynı zamanda mitolojik
unsurlara da yer vermiştir.
Bu doğrultuda 1946 yılında Bozkurtların Ölümü isimli eserinde;
Göktürk Devleti’nin yıkılış dönemini işlemiş ve Çinlilere karşı büyük bir ihtilal
tertipleyen Kürşad’ın hikâyesini anlatmıştır. 1949 yılında ise Bozkurtlar Diriliyor isimli eseriyle;
Kürşad İhtilalı ile bağımsızlığını kazanan Göktürklerin siyasi birliğini
yeniden sağlaması ve Kutluğ Şad etrafında bağımsızlığını kazanmalarını
anlatmıştır. Üslup ve içerik bakımından her iki eserde de metaforlara çokça yer
verilmiştir, canlı bir anlatım tarzına ulaşılmaya çalışılmıştır. Ölüm teması
ise ilk kitapta; Türk Kağanı’nın ölümüyle halkın başına gelecek olan
felaketleri, ikinci kitapta ise mücadele sonucu verilen ölümlerin iyi günler
habercisi olarak işlenmiştir. Eserlerde Eski Türkçe kelimeler sıkça
kullanılmıştır.
1958 yılında yazdığı Deli Kurt isimli romanında ise Türkmen
hayatını anlatmayı amaçlamıştır. Kullanılan dil ise daha şiirsel ve halk söyleyişlerine
yakın tutulmuştur.
Gerçekçi bir gözle
yazılmaya çalışılan bu eserlerde; bireyin aşkı ve devletin çıkarlarının
çatışması ve hangisinin öncelikli olması gerektiği üzerinde durulmuştur. Aşk
teması ise daha çok tutku olarak işlenmiş ve şiirsel bir dille anlatılmıştır.
1941 yılında Dalkavuklar Gecesi isimli eserinde ise;
Hatti ülkesinin kralının mahzendeki şarapları bulma serüveni ve şarap bağımlısı
olarak ülke otoritesinin zarar görmesi, etrafında dalkavukların onu yanlış
yönlendirmesini konu alınmıştır.
RUH ADAM ROMANI ÜZERİNE İNCELEME
Romanın
kahramanı Selim Pusat, Kamlançu Ülkesinde geçen bir Uygur masalında hikâyesi
anlatılan Yüzbaşı Burkay’ ın hikâyesine benzer bir hayat yaşamaktadır. Yüzbaşı
Burkay eşine olan sadakatini bozmuş ve ona ihanet etmiştir. Romanın ilerleyen
bölümlerinde buna benzer bir olay Selim Pusat’ın da başına gelecektir. Yani
romanda yaşanacak olaylar aslında daha ilk sayfalarda anlatılan Uygur masalının
aynısıdır. Geriye sadece yazarın bu masalı kendine has üslubuyla kaleme alması
kalmıştır. Aynı zaman da Nihal Atsız, bu romanı yazarken kendi hayatına da
birçok göndermede bulunmuştur.
Romanın
ana karakteri olan Selim Pusat, padişaha sadakat yemini ettiği için
Cumhuriyet’e ayak uyduramamış ve askerlikten atılmıştır. Pusat’ın eşi Ayşe
Hanım ise edebiyat öğretmenidir. Bütün bu detayları göz önünde bulundurursak
Selim Pusat ile Nihal Atsız’ın aynı kaderi paylaştıklarını(2) ve Ruh Adam’ın Atsız
için bir çeşit otobiyografi olduğunu söylemek mümkün olur.(3)
Eserin diline ve beslendiği kaynaklara bakarsak
yazar, daha önceki yazdığı eserlerin yolundan gitmiş ve mitoloji ile tarihi
harmanlamıştır. Askerlikle ilgili terimler ve sözcükler çokça kullanılmıştır.
KİŞİLER:
Selim
Pusat: Selim Pusat, askerlikten atılmış eşi Ayşe ile
yaşayan geçmiş yaşamında Mete’nin ordusunda da askerlik yapan ruhu ıstırap
çeken biridir. Geçmiş yaşamında Mete’nin
ordusunda bir subay iken nişanlısına ok atamadığı için ordudan atılmış,
çağımızda da aşk ıstırabı yaşayan ve eşi Ayşe’nin öğrencisi Güntülü’ye aşık
olan bir adamdır. Halüsinasyonlar
görmekte geçmiş yaşamına dair izleri, düşleri ve hayalleri gerçek hayatı ile iç
içe yaşamaktadır. Selim Pusat askerlikten atıldıktın sonra dünya ve insanlardan nefret eden bir kişi
olmuş, bütün zamanını harp kitaplarını okuyarak geçirmeye başlamıştır.
Ayşe:
Selim Pusat’ ın eşidir. Edebiyat öğretmenidir. Ayşe; ordudan atılan Selim
Pusat’ı hayata bağlamak yollarını aramaktadır.
Güntülü:
Ayşe’nin günümüzdeki öğrencisi geçmiş hayatlarında da Selim Pusat’ın sevdiği
kızdır. Selim Pusat onu çok sevmekte ve onu çok vahşi bulmaktadır.
Şeref: Selim Pusat ile
birlikte ordudan atılan ve intihar etmiş olan arkadaşıdır.
Leyla
Mutlak: Leyla mutlak Osmanlı soyundan gelen bir prensestir.
Asıl ismi olan Hanzede’ yi kullanabilmek istemektedir ve Ayşe’nin eski
öğrencilerindendir. Selim Pusat’ ın Güntülü ‘ye olan aşkına muhaliftir.
Yek:
Kambur, topal biridir. Romanda değişik yerlerde ansızın belirir. Tam olarak kim
olduğu bilinmez. Kendine göre Leyla Mutlak’ın tahta geçmesi için çalışmaktadır.
Olağan üstü bir kişiliktir. Hep olmayacak zamanlarda o vardır. Pusat’ la ilgili
her şeyi bilmektedir.
Osman Fişer: Selim Pusat’ın mesai
arkadaşıdır, tasavvufa meraklıdır. Selim Pusat’ın kısa süreliğine tasavvufa
ilgi duymasını sağlamıştır. Yek’in kılık değiştirmiş halidir.
KARAKTER
VE TİPLER
Kişi kadrosu
içerisinde birinin karakter olabilmesi için daha çok birey olarak öne çıkması,
iç dünyasının değişken-karmaşık bir yapıya sahip olması ve genellikle bir
arayış içerisinde bulunması gerekir.(4) Ruh Adam romanında karakter olarak
karşımıza Selim Pusat ve Yüzbaşı Burkay çıkmaktadır. Öteki kişiler daha çok
tiplemedir.
KARAKTERLER:
Mutsuz ve Bunalımlı Bir Karakter:
Selim Pusat
Askerlik
mesleğine saplantı derecesinde bağlıdır. Her ne kadar idealist bir yapıya sahip
olsa da askerlikten atıldıktan sonra daima geçmişe özlem duyar ve ümitsizliğe
kapılır. Vatansever bir birey olan Pusat, Cumhuriyet rejimine karşı krallığı
savunduğu için askerlikten atılır ve herkese nefret besler. Aynı zamanda Avrupa
tarzı yaşama nefret duyan Selim Pusat, Türk milletinin özünden uzaklaştığını
savunarak topluma karşı da kin duyar. ‘’Senin herkes dediğin
kalabalık, içinde hainleri, cahilleri, budalaları bol bol barındıran bir kuru
gürültüdür… Çünkü herkes dediğin şey bir hayvan sürüsüdür.’’ (Atsız, 2018:151)
Selim
Pusat’ın Karakter Hüviyetine Bürünmesi:
a)
İnançsızlığı:
Selim
Pusat’ın herhangi bir dini değere inanmaz. Bir süreliğine Osman Fişer sayesinde
tasavvufa ilgi duysa da kısa sürede bu ilgisini yitirir ve inançsızlığın
getirdiği boşlukla bunalıma girer. Pusat’ın romanın sonlarında ‘Büyük Mahkeme’ isimli ilahi bir mahkemede
yargılanması karakteri şaşkınlığa ve yeni arayışlara götürür.
b)
Yüzbaşı
Şeref: Pusat’ın yakın arkadaşıdır. Kralcı olmasından dolayı
hapis yatmış ve askerlikten atıldıktan sonra intihar etmiştir. Selim Pusat’ın
ideallerini ve askerlik mesleğine karşı duyduğu saygıyı hatırlatır. Pusat,
Şeref’e ihanet ettiğini düşünür ve daima vicdan azabı çeker.
c)
Güntülü:
Selim
Pusat’ın âşık olduğu kızdır. Pusat ilk başta
aşık olduğunu kabul etmez ancak zamanla Güntülü’ye karşı dayanılmaz
duyguları olduğunu kabul eder ve bir mektup yazmaya karar verir. Güntülü
mektuba karşılık vermez ve Selim Pusat yeniden ruhsal bir bunalıma girer.
Ayrıca Pusat için kusursuz kimseler olarak görülen Türk büyükleri ve eski
devrin muhteşem kralları Pusat’ın Güntülü’ye karşı duyduğu aşk için suçlamalar
yapar. Böylelikle bu aşkın getirdiği
bunalım ve arayış Pusat’ın ideallerine, askerlikten gelen disiplinine ve
inancına tamamen bir darbe vurur.
d)
Yek:
Bu
romanda Yek adı ile karşımıza çıkan şeytani varlık eski Türklerde hastalık ve
belalar getirdiğine inanılan bir varlıktır.(5) Çirkin ve kambur bir yapısı
vardır. Zaman ve mekan kavramlarından azade bir şekilde görülür. Çeşitli
suretlere girer ve çeşitli meslekler ile okuyucu ile buluşur. Selim Pusat’ın en
büyük kâbusudur. Demonolojik bir öge olan Yek, Atsız’ın geleneğinin en büyük
örneğidir. Mitlerin yeniden yorumlanmasına örnektir.
e)
Leyla
Mutlak: Osmanlı hanedanından gelir. Selim Pusat’ın
ideolojisini ve dünya görüşünü temsil eder. Pusat, Leyla’ya sevgi ve saygı
karışımı bir duygu besler. Bu durum karakter için yeni bir karmaşaya sebep
olur.
Çünkü Pusat, bir yandan Leyla’ya hizmet ederek inancı ve idealleri doğrultusundan çalışabilirken bir yandanda kadınların Osmanlı tahtına çıkamadıkları bilir. “Osmanlı Hanedanı’nın ananesinde tahta kadın geçemez diye bir husus yok. Tahta daima büyük evladın geçmesi nizamı var. Osmanlılar dışındaki Türk Hanedanlarında kaç kadın hükümdar gelmiştir. Osmanlı’larda da gelebilirdi. Gelmeyişi bir tesadüf ve şeriatın zamanla ağır basması, devlet nizamının asliyetinden sapması yüzündendir.”(Atsız, 2018:143)
Aşk
Izdırabı İçerisinde Karakterleşen Yüzbaşı Burkay
Yüzbaşı
Burkay, ilk bölümde anlatılan Uygur masalının başkişisidir. Yüzbaşının ruh
hali, Selim Pusat’ınki kadar derinlemesine verilmiş olmasa da karakter olarak
Selim Pusat’la büyük ölçüde benzerlik gösterir. Yüzbaşı Burkay’ı
karakterleştiren asıl olay Açığma-Kün’e olan aşkının ruhunda oluşturduğu
sarsıntılardır. Burkay, aşkını bir saplantıya dönüştürerek Açığma-Kün’ü elde
etmek için her yolu dener. Bu da beraberinde ıstıraplar ve olumsuzluklar
getirir. Açığma-Kün’ün ortadan kaybolmasıyla bunalımlar yaşayan Yüzbaşı Burkay,
ona tekrar kavuşmak için önce büyücü kadına, sonra Ejderler Kralına en sonunda
da Şeytanlar Kralı Madar’a gider. Şeytan, eşini kendisine adak olarak vermesi
sonucunda Açığma-Kün’e kavuşabileceğini söyler. Bu teklifi düşünmeden kabul
eden Burkay, eşinin bedduasıyla kıyamete kadar lanetlenir. Düşüncesizce
hareketleri ve iç dünyasındaki sarsıntılar, onu, tip olmaktan çıkartarak
karakterleştirir. Yüzbaşı Burkay’ın ruhsal yapısını olumsuz yönde etkileyen bir
başka etken de Açığma-Kün’ün, bir türlü onu sevdiğini söylememesidir. Masal
içerisinde vurgulanan bu husus, yüzbaşının psikolojisini menfi yönde etkiler ve
olumsuz bir kişilik geliştirmesine sebep olur: “Böylece aylar geçti. Yıllar geçti. Burkay sevgiden
çılgına döndü. Izdırap ızdırap üstüne, keder keder üstüne çekti…” (Atsız,
2018:9)
Diğer taraftan, Yüzbaşı Burkay’ın mizacına değinilirse öncelikle, duygusal
yapısı ve zayıf iradesi dikkat çeker. Yazar, Yüzbaşı Burkay’ı karakter olarak
çizerken onun, bu yapısına bağlı olarak ortaya çıkan mutsuz ve karmaşık ruh
halini kullanır.
TİPLER:
Ruh
Adam romanındaki kişi kadrosuna bakıldığında tiplerin birbirleriyle yakından
alakalı olduğu görülür. Kuşkusuz, bunda, asıl kurgu içerisindeki kişilerin,
çekirdek vakadakileri temsil etmesi etkilidir. Hem Uygur masalındaki hem de
asıl olay örgüsündeki tiplerin sınıflandırılması farklı şekilde yapılması
gerekse de romandaki fonksiyonları neredeyse aynıdır. Bu benzerliğin daha iyi
kavranabilmesi için tiplerin tespitiyle beraber özelliklerinin de belirtilmesi
gerekir. Romanın kişiler kadrosunda yer alan tipler, türleri bakımından iki
başlıkta toplanabilir: Sosyal ve temsilî tipler.
SOSYAL TİPLER:
Ayşe Hanım: Yapıcı
ve olumlu bir tiptir. Selim Pusat’ın yediği ‘vatan haini’ damgası nedeniyle bir
süreliğine görevden alınır. Görevine yeniden başladığında ise çevresi
tarafından hoş karşılanmaz. Eşinin bütün olumsuz davranışlarına karşı sabırla
yaklaşır ve sadakatini koruyarak ideal bir eş tipini oluşturur.
Leyla Mutlak: Gerçek kimliğini saklamak
için öğretmenlik yapar. Kendisini prenses olarak değerlendirmesi ve tahtın
varisi olarak görmesi esasen Selim Pusat’ın kralcı rejim taraftarı olmasıyla
ilişkilendirilmiştir. Atsız, Leylâ Mutlak – Selim Pusat bağlantısını, sıradan
bir kişinin asil soydan birisine nasıl davranması gerektiğini göstermek için
kullanmıştır.
Selim Pusat, belirli bir süre de olsa Güntülü ile Leylâ Mutlak aşkı arasında gidip gelir. Ancak Leylâ Mutlak’ın gerçekte bir prenses oluşu onu, bu konuda rahatsız eder. Çünkü kraliyet soyundan birinin asil olmayan sıradan bir askerle aşk yaşamasını uygun bulmaz. Bu durumu fark eden Leylâ Mutlak, Selim Pusat’ın Güntülü’ye olan aşkını engellemek için kendisine âşık olmasının bir sakıncası olmadığını belirtir: “Leylâ gözlerini Pusat’a dikerek birkaç saniye baktı. Sonra kendisini dayanılmaz derecede güzelleştiren gülümseyişiyle: -Müsaade ediyorum. Beni sevebilirsiniz! dedi.” (Atsız, 2018:195).
Işık
Kızlar ve Ülker: Ayşe Pusat’ın, Güntülü, Nurkan ve Aydolu
isimli öğrencilerin başarılı, saygılı ve olumlu tavırlar sergileyen üç
öğrencisi Selim Pusat tarafından ‘Işık Kızlar’ olarak adlandırılır. İdealize
edilmiş tiplerdir. Selim tarafından kendilerine ilgi duyulmuştur. Güntülü ise
zekası ve güzelliği ile Selim’in özel ilgisine mazhar olmuştur.
Ülker’in ise soyu
Kamlançu’ya dayanır ve soyunda Yüzbaşı Burkay’a rastlanır. Ruh Adam romanında
yer alan anima ögesi Ülker
tarafından verilmiştir.
TEMSİLİ
TİPLER:
Yek
ve Şeytanlar: En belirgin şeytan tiplemesi Yek’tir.
Çeşitli suretlere bürünerek Selim Pusat’ı yavaş yavaş tüketir. Yüzbaşı
Burkay’ın ıztırap çekmesine sebep olan Uygur şeytanları olan Naranta, Kilimbi
ve Madar’ın yansıması gibidir. Selim Pusat’a Osman Fişer olarak göründüğü
esnada sarf ettiği “şeytan ırkındanım” (Atsız, 2018:125) ifadesiyle
Yek, asıl kimliğini açıklar.
Yüzbaşı
Şeref: Gerçek ve doğaüstülük arasında sıkışmıştır. Büyük
Mahkeme’de ölü olarak bulunmasına rağmen Selim’i sık sık ziyaret etmiştir. İlk
başlarda halüsinasyon olarak görünse de daha sonra canlı bir tipe dönüşür.
Selim Pusat’ın Güntülü’ye karşı duyduğu aşkın yanlışlığını dile getirir.
Selim’in aşka yenik düşmesinden sonra buruk bir şekilde mezarından ve
fotoğraflardan çıkarak Selim’i terk eder. Bu terk ediş semboliktir ve Selim’in
aşk uğruna askerliğe ihanet edip şerefini kaybetmesini anlatır. “Hüzünle
söylenen bu sözlerden sonra daha büyük bir hüzünle sözlerini tamamladı: -
Allaha ısmarladık.” (Atsız, 2018:200)
Tarihi
ve Efsanevi Tipler: İlahi mahkeme esnasında sahneye
çıkarlar. Pusat’ın kusursuz bulduğu ve hayranlık beslendiği kumandanlardır. Sırasıyla
Alp Er Tunga, Atila, İstemi Kağan, Alp Arslan, Temüçin Cengiz Kaan, Aksak
Temir, Çiçi Yabgu, Kültegin, Çağrı Beğ, Oruç Reis, İlahî Işık (heybetli ses)
huzurunda, Selim Pusat’ın bir asker olarak yanlış yaptığını, askerliğe ihanet
ettiğini, kazandıkları savaşlardaki komutan ve askerleri örnek göstererek
cezalandırılması gerektiğini söylerler.
Adı geçen kağan ve komutanlardan sonra İlahî Işık’ın (Heybetli Ses) huzuruna, Osmanlı Devleti’nin padişahları ve komutanları çıkar. Yıldırım Bayazıd, Yavuz, Uluğ Beğ, İkinci Murad, Fatih ve Babur da suskunluklarıyla yüzbaşıyı suçlu bulurlar. Bu da Selim Pusat’ta büyük bir yıkıma sebep olur: “Uğurlarında mesleğinden olduğu hayatını zehire çevirdiği kırallardan bir teki bile kendisini haklı bulmuyordu. İçi üzüntüyle doldu. Ölmek istedi. Beyni zonkluyor, bir şey işitmiyordu…” (Atsız, 2018:253)
Dini
Tip: Roman içerisinde en dikkati çeken ve büyük öneme
sahip olan tiplerden birisi de İlahî Işık/Heybetli Ses’tir. Selim Pusat’ın
ilahî mahkemede yargılanması esnasında İlahî Işık/Heybetli Ses’in varlığından
haberdar oluruz. Tanrı hüviyetinde olan, İlahî Işık, eski çağlarda yaşamış
peygamberleri, Türk komutanlarını ve padişahlarını ilahî mahkemeye çağırır ve
Selim Pusat’ın yargılamasında onların fikirlerini alır:
“Işıktaki sesten buyruk geldi: Geçmiş zamanın perdesi açılsın!...
Cebrail hızla ilerleyerek kimsenin görmediği bir perdeyi açtı ve bakanlar dehşet içinde o günden on binlerce yıl önceki zamanı ve o zamanın insanlarını gördüler. (…)
Işıktaki ses buyurdu: Gelecek zamanın perdeleri açılsın!... Cebrail’in açtığı perdenin arkasında ötekilerden binlerce, yüz binlerce defa büyük bir alan ve o alanda rakamları sayılamayacak kadar çok insan vardı. (…)
Işıktaki ses duyuldu: -Bugüne soruyorum: Selim Pusat’a ne lâzım? Milyarların bir ağızdan çıkan korkunç sesi gürleyerek cevap verdi: -Adalet!...”(Atsız, 2018: 245).
Dini
tipler, birçok mitolojik ve farklı dinlerden gelen ögelerle bezenmiştir.
Göktanrı, Zerdüştlük ve İslamiyet en belirgin dinlerdir.
DEĞERLENDİRME
Hüseyin Nihal
Atsız, Ruh Adam romanını yazarken hem kendi hayatından alıntılar yapmış hem de
görüşlerini anlatmıştır. Bütün bunları yaparken aynı zamanda bir Uygur masalına
kitabın en başında yer vererek kaleminin ustalığını konuşturmuştur. İdeolojisi
gereği Selim Pusat’ı okuyucuya doğrusu ve yanlışlarıyla aktarmıştır.
Türk
tarihine yaptığı göndermeler, ahiret kavramının yeniden şekillenmesi kitabın en
dikkat çekici unsurlar olmuştur. Ayrıca yazar, eserinde birçok mitolojik ögeyi
harmanlayarak fantastik bir dil kullanmayı başarmıştır.
Ruh
Adam romanı sahip olduğu fantastik yapısı ile Çağdaş Türk edebiyatının erken
dönemlerinin ilk ‘’büyülü gerçeklik’’
örneklerinden biri olmuştur.
KAYNAKÇA
1) Bucak,
1997:13
2) “Ruh
Adam”ı 1972 yılında neşreden Atsız; altı yıl süren bu yargılama süreci sonunda
Mustafa Kayabek ile beraber 15 ay hapse mahkûm edilir. (Özdemir 2007: 35-36)
3) Nazan Bekiroğlu, Ruh Adam Romanı Üzerine Bir
Tahlil Denemesi
4) Ahmet
Evis, Türkiyat Araştırmaları Dergisi,243
5) (Beydili:
2005:607).

0 Yorumlar